Hayır, Çürümeye Değil, Olgunlaşmaya Bıraktım Kendimi

Yeni yüzler görmeyi reddettiğim dönemin bana getirisi olsa gerek hem sigaramın o dumanı evde kalsın istemiyorum hem de camdan dışarı üflemeye cesaretim yok. Gecenin, tutamadığım o karanlığında uyanıp her an kağıdı terkedecek gibi duran harflerle şöyle yazmışım; Mutluluklarımızı paylaşmakta aceleci olduğumuz kadar üzüntülerimizi paylaşmakta bir o kadar erteleyici davranıyoruz. O gün, o yoğun bakım ünitesinin önünde, dünyanın en iyi orkestrasını yönetebilirdim. Nasıl yapardım bilmiyorum ama fırsat verilseydi yönetebilirdim bundan eminim. Halbuki flüt bile çalmayı becerememiştim ilkokulda. Ama eminim, yönetebilirdim. Ben hep küllüğün boş tarafına bakarım biliyor musun arkadaşım ? Oraya bir tane daha öfkemi, kızgınlığımı, yere düştüğümde kalkarken pislenen ellerimden bırakabilmek için. Boş yer kalmadığı zamanlarda ise buraya yazarım. Çok yazmışım buraya…

Her şey ‘L’ harfini andırır oldu bana bir süredir. Sokak başları, duvar köşeleri, masalar. Hatta uyurken bile L şekline girmeye çalışıyorum. Gideceğim bir yere ‘L’ şekline uygun bir şekilde varmayı arzuluyorum. Daha önce ‘F’ harfi için böyle bir şey olmuştu. Az dolu olan bir otobüse binip oturan insanlara göre yerimi değiştirmek suretiyle ‘F’ harfini oluşturmaya çalıştım. Valla ‘L’ harfine okeyim arkadaşım, her şeye uyuyor.

Kalkıp silkelenmek istemiyorum ki ben arkadaşım, Hayır, çürümeye değil, olgunlaşmaya bıraktım kendimi. Neden mi ? Bunun tek bir cevabı yok ama küllüğümde boş yer açmam gerekti bir şekilde.

Arşivden…

Yorum bırakın